MİKRO HİDRO ELEKTRİK SANTRALLERİ
Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de Adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu.
Yukarıdaki
mısraları hepimiz biliriz. Merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Kocakarı ve Ömer(RA)”
isimli şiirinden, hemen herkesin dilinde olan meşhur mısralar.
Geçenlerde
TV de bir haber izledim. DİCLE nehrinin sularının azaldığı, yer yer bataklıklar
oluştuğu anlatılıyordu. Dicle ve Fırat nehirleri asırlardır medeniyetin merkezi
olmuş nehirler. Bunların su seviyeleri düşmüş.
Sapanca
gölünün su seviyesinin minimum kritik eşik değerine indiği haberleri, internet
ve medyada çok sıklıkla dile getirilir oldu.
Ülkemizde
pek çok “göl ve göletin kuruduğu” yönünde çıkan haberlere sanki alıştık.
Şehrimizin
meşhur Tortum Şelalesinin bulunduğu göletin sularının azaldığı, oraya piknik
yapmaya gidenlerin malumu.
Büyük
nehir ve göllerin sularının azalmasının nedeni, bunları besleyen küçük dere ve
çayların kuruması veya taşıdıkları su miktarlarının azalması. Sizce bunların
sebebi sadece “Küresel Isınma” mı, yoksa başka daha yakın bir sebep var mı?
Size en
yakın bir Mikro HES tesisini inceleyin. Şöyle bir şey göreceksiniz; Bir nehir
düşünün. Bu nehrin her iki tarafı yaklaşık 1 mt. Yüksekliğinde beton duvarla
kaplanmış olsun. Bu nehir(çay) daha aşağıda bulunan Mikro HES e su sağlıyor. Bu
duvardan dolayı önceden bu çaya gelerek su ihtiyacını gideren böcek türü
canlılardan tutun, kurbağa, yılan türü sürüngenler ve kurt, tilki vs. gibi daha
büyük yırtıcılara kadar hemen bütün hayvanatın su kaynağı kesilmiş durumda. Nehir
kenarlarında kendiliğinden yetişen yüzlerce tür bitki için, herhalde ziraatçı
bilim adamlarının açıklayacağı binlerce sayfalık doküman vardır. Bu bitkiler
yok olursa ne olur, onlara sormak gerekir. Sizce bu duvar yalnızca bu
hayvanları mı susuz bırakıyor?. Yoksa yakın gelecekte hepimizin hayatını mı
tehdit ediyor, bir düşünmek lazım. Hayvan ve bitkilerin yaşamadığı yerlerde
(çöllerde) insan yaşayabiliyor mu?.
Mikro HES
den çıkan suyun dere yatağına KORUNARAK bırakılması gerekiyor. Yani çıkan su
için bir kanal yapılması gerekiyor. Fakat bu hiçbir tesiste yok. Böyle olunca
tesisten bırakılan su dere yatağına gidinceye kadar büyük kısmı toprak
tarafından emilerek yok ediliyor. Yani dere yatağına suyun çok az kısmı ulaşmış
oluyor. Kuraklığın bir sebebi de bu.
Türkiye de
ki Mikro HES lerin sayısı yaklaşık 1600 olarak planlanmış. Türkiye de ki mevcut
akarsu, nehir, çay ve derelerin sayısı 2325 civarında. Bunların 300 kadarı
Fırat, Dicle gibi büyük akarsular, ve hemen hepsinde büyük barajlar var. Yani
bu şu demek, bütün derelere Mikro HES yapılacak. Şu ana kadar 800 kadarı
tamamlanmış. 800 tanesi ile yaşanan kuraklık bu. Demek ki, daha gördüğümüz bir
şey değil. Asıl TEHLİKE gelecekte.
Yukarıda
ki resme bakıp aldanmayın. Bu resim AB ülkeleri için geçerli. Böyle cennet HES
ler AB, ve ABD de var. Ama onların maliyeti bizimkilerin 4 katı. Çünkü bir HES
in maliyetinin sadece 4 de 1 i teknik malzeme tutarı. 4 de 3 ü, ÇEVRE nin
düzenlenmesi. Çevre düzenlemesine (ÇED); derenin ıslahından, can suyuna kadar;
derenin Habitat kaynaklarından, su rejimlerine kadar “tabiatı koruyucu” bütün
unsurlar ekleniyor. Bizde ise bunlar kağıt üstünde istense bile, uygulamada
yapılmıyor. Yeni kurulan hükümetten beklentim, 1x4 lük değil, 4x4 lük Mikro HES
ler kurmak ve eskilerini 4x4 lük hale getirmek.
Sanırım
yetkililere yukarıda ki türden resimleri göstererek izin aldılar. Keşke izin
veren yetkililer gelip son durumları görseler. O resimler de aşağıda.
Dicle
kenarında kurt tarafından kaçırılan koyunun hesabı, sorulur da Hz. Ömer’den;
Dicle’nin
kendisinin suyunun hesabını sormaz mı Adl-i İlahi ?.
Mustafa Şekip YAVUZ
Yazar, Elektrik-Elektronik Mühendisi. m.sekipyavuz@gmail.com